16 Mayıs 2011 Pazartesi

Issız Öküz


Dün izleyebildim sonunda o kadar yaygarası yapılan Issız Öküz'ü. "Neden Öküz?" Çünkü baş karakter bir öküz. Günlük hayatında pek çaktırmıyor ama sevişirken gayet net görülüyor bir öküz olduğu. Neyse zaten bundan bahsedeceğim...
Ben bu filmi sevmedim, sevemedim ey okur... Evet sıkmıyor izlerken, gayet akıcı gidiyor ama her romantik film gibi bitince "Eee bu muydu yani?" diyorsunuz.
Filmi kendime göre anlatayım bakın;

Taşradan İstanbul'a gelince direk Fransız romantik filmlerinden çıkma "yemekten, şaraptan anlayan, nostalji seven genç" rolüne bürünen bir özenti denyo var... İnternetten birileriyle randevulaşıp sikişen, yetmeyip fahişe tutup fahişe siken, üstüne sokakta gördüğü kızlara asılan libidosu yüksek, gözüdönmüş, seksomanyak bir arkadaşımız bu. Bir gün ikinci el kitap, plak falan satan bir dükkanda kızın tekini gözüne kestirir. "Bunu yatağa atamazsam tüh benim kalıbıma" deyip peşine takılır kızın.

Kız da yabancı romantik filmlerden çıkma "erkeklerin tüm taktiklerini bilen, derin kız" modelindedir. Bilmiş bilmiş konuşur hep. Neyse, Issız Öküz'ümüz çeşitli yavşaklıklarla falan kızla görüşmeye başlar. Gün gelir eve yemeğe çağırır kızı. Gecenin finalinde yarı istekli yarı isteksiz kızla öküz gibi sevişir bu. Bir de erken boşalıp rezil olur kıza... Kız da "Öküz gibi sevişmese iyi adam aslında" der ve sadece bir gecede, adamın öküzlüğünü de erken boşalma sorununu da tedavi eder (Şifacı mıdır nedir anlamadım). Üstüne üstlük Issız Öküz'ümüz bu geceden sonra tutulur kıza (Yok yok şifacı değil büyücü bu kız kesin). 

Sonra öküzün annesi İstanbul'a, ziyaretine gelir. Annesi eve girip de ayakkabısı çıkarınca kızla öküz bir bakışırlar. ÇOK BATILILAR YA SİKTİKLERİM!!! Sıçtığımın özentilerine bak sen... 
Neyse; Öküz'ümüz 1-2 gün içinde yaptığı gözlemlerle, annesinin kendisini evlendirmeye niyeti olduğunu, kızın da evlenmeye meyilli olduğunu fark edince internetten randevulaştığı kadınlar, eve çağırdığı fahişeler gözü önünden geçer. "Bol sikiş mi bol aşk mı?" Sorusu kafasını kurcalar bir süre. Ama tabii ki içgüdüleri kazanır ve kararını verir: Sikiş forever!!!

Issız Öküz, buna karar verdiğinin ertesi sabahı, dolaptan çıkardığı bir tencere yaprak dolmasını, evlenince kendini nasıl salacağını, kaç kilo alacağını gösterircesine mideye indirmekle meşgul olan kıza siktiri çeker... (Aslında sadece kızın bokboğazlığını gördüğü için de ayrılmış olabilir. Mümkün yani...) Kız da buna "Ağzına sıçıyım senin, ağzına sıçıyım!" diye karşılık verir (Ki bu sahne filmde en eğlendiğim yerdi).

Sonra aradan yıllar geçer; Issız Öküz yanında çalışan ve kendi batı özentiliğini unutup, nazikliğiyle, seviyeliliğiyle "İngiliz seni ehehe" diye dalga geçtiği çalışanı ve onun çocuğuyla sinemaya giderken kızla yine karşılaşır. Konuşurlar acılarını, yaşadıklarını unutmuşlar gibi. Sonra içseslerinden aslında birbirlerini unutamadıklarını falan anlarız. Gerçi burada Issız Öküz samimi değil. Abazanlığını, daha çok kız ve seks için sevdiğini terk eden, gözü dönmüş bir seksomanyak olduğunu biz seyircilerden de gizlemek için yapıyor bu içinden yaptığı konuşmayı. Yemezler Öküz!!! İçini biliriz biz senin! Hem biz seni böyle kabul ettik merak etme... 

Neyse; Tam konuşma biter ayrılıp ters yönlere giderler ki kamera oynamaz hiçbir yere ve koşup son bir kez sarılırlar birbirlerine. Sonra yine ayrılıp ters yönlere giderler. (Bunu yaparken de Issız Öküz'ün aklından geçen muhtemelen sarılma bahanesiyle kıza son bir kez dokunmaktı.)

Ve; THE END 

Filmi nasıl algıladığımı anlattım, şimdi de bazı tespitlere geldi sıra. Yabancı romantik filmlere özenilerek yapılmış çok sıradan bir filmdi zaten. Kızıyorsunuz belki de bana "Bunda da mı özentilik buldun lan!" diye ama var işte arkadaşım, var ki üşenmeyip de yazı yazıyorum burada. Yoksa böyle boş bir film üzerine oturup da yazı yazmam kolay kolay.Bakın hemen de yazacağım şimdi, dandik bir film üzerine yazılan bir yazıyla fazla vakit kaybetmeyin diye.

İlk olarak filmdeki kız tavlama taktiği (Boşanmış, çocuklu genç adam imajı) daha Türk toplumundaki bir olgu değil. "Kızların boşanmış, çocuklu genç erkeklerden etkilenmesi" diye bir olgu henüz yerleşmedi Türk toplumunda. Yabancı filmlerde sıkça görülen bir şeydir bu ve filme de bu yabancı filmlere özenilerek eklenmiş... Türk toplumunda bir kız boşanmış, çocuklu birini çekici bulmaz, bulsa da yavşamaya korkar. Yani öyle "modern görüneceğim" diye, yaptığın filme yabancı filmlerden, yabancı kültürlerden apartma olgular serpiştirmek hoş olmuyor...

Hadi onu geçtim, o evler ne öyle? Neden illa ki batılı bir mimariyle inşa edilmiş, batılı bir şekilde dekore edilmiş evlerde çekiliyor bu son zamanlardaki filmler? Reklamlara da dikkat edin, evler hep Hollywood setlerinde oluşturulmuş gibi... Bir de "sabah kalkıp masada kahve içme" sahnesi konulmuş. Bu da ithal bir olgu. Yabancı filmlerde çok olur bu; Sabah kalkan karakter eğer bir şey içecekse;
1) Kesin kahve içer,
2) Mutlaka bir masada içer,
3) Bunu yaparken televizyon izlemesi, başka bir işle uğraşması falan da kesinlikle yasaktır!

Sabah kalkıp TV karşısında çay içen adamı dövüyorlar Hollywood'da sanki... İlla ki kahve, illa ki masada ve illa ki boş boş durarak...

Bir de filme derinlik katmak için vurucu sözler vardı. Mesela Ada karakteri Issız Öküz'den siktiri yiyince "Sen soğuktan donmak üzeresin, uyumamak istiyorsun ama farkında değilsin çoktan ölmüşsün." diyordu. Şimdi sinirlendirmeyin adamı! Bana sevgilisinden daha yeni siktiri yemiş olmanın şokundayken böyle derin laflar edebilecek bir kız getirin lan! Haaa madem öyle bir kız yok, zorlamayın "filme kültürlü,derin, aşmış bir kız modeli" koyalım diye...

Bir başka klişeye geleyim. Bir aşk filminde yıllar sonra sokakta yolları kesişen 2 eski aşık varsa eğer; 
1) Mutlaka en az birinin yanında arkadaşı olmalıdır, tek başlarınayken karşılaşamazlar,
2) Eski aşıklardan biri, önce diğerinin arkadaşıyla göz göze gelir,
3) Arkadaşla göz göze gelmeden, direk eski sevgiliyle göz göze gelmek yasaktır!

Arkadaşlar bu kuralı kıranı sahiden dövüyorlar sanırım Hollywood'da çünkü hiç görmedim ki bir filmde eski aşıklar sokakta tek başlarınayken karşılaşsınlar veya önce sevgililerinin arkadaşıyla değilde kendisiyle göz göze gelsinler...

Filme renk katsın diye 2 filmden (belki daha fazlası da vardır) doğrudan arak yapılmıştı bir de;
1) Ada'nın arkadaşı bir sahnede sigarasını, tükürdüğü peçeteye bastırarak söndürüyordu. Bunun aynısı Stranger Than Fiction filminde vardı... Değişik bir detay olsun diye araklanmış sanırım.
2) Filmin başlarındaki "mutfakta telaşla çalışarak bir lokanta eleştirmenini memnun etme" sahnesinin de aynısı Julia Roberts'ın bir filminde vardı... 

Gelelim tek gecede tedaviye... Mantık hatası denir mi bilmiyorum ama Ada karakterinin Issız Öküz'ün erken boşalma sorununu da, sevişirkenki öküzlüğünü de bir sikişmeyle tedavi edip, üstüne bir de öküzümüzü kendine aşık etmesi "Hade lan!" dedirtiyor. (Dediğim gibi kız ya şifacı ya büyücü)

Sanki bir de kelime oyunu var gibi geldi bana filmin isminde. "Issız Adam" derken hani hem bizim öküzün ıssızlığı hem de terkedilip ıssız kalan Ada niteleniyormuş gibi. Tabii Ada'yı niteleyince Issız Ada'm şekilinde yazılması gerekirdi filmin adı ama ne bileyim bence kızın adının Ada olması tesadüf değil.

Son olarak filmin sonu keşke mutlu bitseydi. Hayır, filmlerde illa ki mutlu son arayanlardan değilim ama bu filmi ancak mutlu bir son kurtarırdı. Mutlu sonla mutlu olup mutlu çıkardı seyirciler sinemadan... Peki nasıl olurdu mutlu son? Hani sarılmışlardı ya tam ayrılırken, orada tekrar ayrılmadan ekran kararsaydı mesela mutlu son olurdu.

Sonuç; Bu film sıradan bir romantik film. O kadar şamata yapılmasının tek nedeni de Türk sinemasında alışık olmadığımız öğeler (ithal olanları) içermesindendi bence. Haa tabii ki özenti ağlak ergen kızlar'ı unutmayalım. Bu romantik filmler onlar sayesinde gişe yapıyor zaten. Özenebilecekleri bir kadın modeli arıyorlar kendilerine bu filmlerde. Kendi aşklarıyla filmdeki aşklar arasında benzerlik arıyorlar, bulamazlarsa da filmdeki kıza özenip kendi aşklarını filmdekine benzetmeye çalışıyorlar. (Kurtlar Vadisi izleyen özenti angutların, sevgililerinin Özgü Namal gibi davranmasını istedikleri gibi) Dediğim gibi, erkeklerin tersine, kızlar çok seviyorlar bu filmleri ama erkeklerin işine yarıyor kızların bu özentiliği aslında. Nasıl mı? Şöyle;

Kız arkadaşınız var mı? Var. Özenti mi? Bilmiyorsunuz. Sorun değil, tahmini olarak kızların %98'i özentidir zaten. Neyse, sorun ne? Vermemekte ısrar mı ediyor? Evet. Yazık size... Ama üzülmeyin, çaresi var!!! Alın Issız Öküz filminin CD'sini, beraber izleyin. İşte hepsi bu kadar, 1 haftaya kalmaz kızı yatakta bilin... 

"Ha bu kadar basit yani?" diyenlere cevaben; EVET O KADAR BASİT! Özentilik bir insanı ne kadar çabuk ve ne denli değiştirir tahmin bile edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdaki kişinin özentiliklerini kendi çıkarınıza kullanmayı öğrenin derim ben...

Söyleyeceklerim bu kadardı sevgili okur. Böyle boş bir film üzerine normalde yazı yazmaya üşenirdim ama gereğinden çok yaygarası yapıldığı için yazmayı gerekli gördüm. Bir dahaki yazımda görüşmek üzere, seviyorum seni okur!

NOT: Beyler; Issız Öküz karakteri gerçekse, karınıza, kızınıza ve hatta kendi götünüze dikkat edin derim. Abazanlıktan gözü dönmüş adamın, önüne geleni affetmiyor...
SON

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder